Eğer her yılbaşında aşağı yukarı aynı yerlere gidip, aynı şeyleri
yiyip, benzer içkiler içiyorsanız, bu yıl Hindistan’ı deneyin. İlk önce Delhi’ye uçun. Sabahın çok erken saatinde
Delhi’ye göre soğuk ama Türkiye’ye göre ılık bir sabah sizi karşılayacaktır.
öğlene kadar dinlenin, sonra yemek
için kaldığınız otelde midenize
çok fazla dokunmayacak, baharatlı tavuklu pilav ‘Biryani’ ve cacık benzeri
‘raita’ ile karnınızı bir güzel doyurun. Sonra bütün gün, Eski Delhi pazarında
ilk Hindistan deneyiminize başlayın. Sokakların kalabalığı, insanların
türbanları, sariler, dar paçalı pantolon üstüne giyilen şalvar kamiz tunikleri
ile insanlar, köpekler, bisiklet arabaları, şallar, ordan burdan gelen şıkır
şıkır şarkılar, sabah kepenk açarken günün iyi geçmesi için yakılan tütsü
kokuları arasında nereye
bakacağınıza şaşıracaksınız.
Pazarda envai çeşit buhur, koku, şal, şıpıdık terlik pazarlık yapılmak
için sizleri bekler. Size
söyledikleri fiatın yarı fiatından azı ile başlayın pazarlığa; arada bir yerde
buluşursunuz. Sokak köşelerinde dönerci bıçağı kadar keskin bıçakla bir hamlede
kesilen hindistan cevizi, nuh nebiden kalma merdaneli makinalar ile çıkartılan
şeker kamışı suyu ile tanışmanın
vakti de gelmiştir. Başı en kalabalık olan satıcılardan cam
bardak yerine kağıt bardaktan içmenizi
malum temizlik nedenleri
yüzünden öneririm.
Pazardan sonra ‘India Gate’ e yollanin. Bu savaşlarda ölen askerlerin anısına yapilmis 42
metre yükseklikte bir anıt. Pamuk
şekerciler, kınacılar, telden burarak yapılmış oyuncak bisiklet satıcıları
RayBan gözlükçüler, temiz, geniş yeşil alan Hindistan’in sadece tapınak ülkesi olmadığına kanittir. Daha sonra Gandi’nin alçak gönüllü,
sakin hayatı ve şiddetten uzak felsefesinin yansıdığı anıt mezarında uzaktan gelen tuk tuk sesleri, kuş
cıvıltıları arasında dinlenin biraz.
Akşam yemeğini ya
otelinizde ya da Delhi’nin modern restaurantlarında yiyebilirsiniz. Delhi
insanı turiste çok alışıktır. Başkent olmasının getirdiği düzenlilikte taksi
bulmanız kolay, gece ana caddelerde dolaşmanız da. Yine de
düzenli çalışan Metro’da çantanıza
dikkat etmeniz gerekir.
Ertesi gün Hindistan’da göreceğiniz en güzel tapınaklardan biri olan
devasa Akshardham tapınağına gitmeye hazırlanın. Giriş ücreti yok, ve çok
uzaktan yapının şeker pembesi
rengi dikkatinizi çeker. Kum taşı ve İtalyan mermerinden yapılmış bu muhteşem
yapı, yerdeki mozaikler, fil heykelleri, muazzam fiskiyesi ile rahat rahat
dolaşabileceğiniz tapınaklardan biridir. Öğle yemeğini Café Coffee Day isimli küçük kafelerde küçük börekler,
çay, güzel kahve ile geçiştirin. Kafeler klimalı ve temiz, hiç denemediyseniz baharatlı,
sütlü masala çayı ve acılı
peynirli börekleri denemez gerekir.
İyi dinlenin çünkü öğleden sonra Red Fort (Lal Qila) ya gideceksiniz, Şah Cihan zamanından kalma bu kaleyi görmek
nefesinizi kesecektir.
Deniz kumundan yapılmış gibi duran bu kırmızı kale- ki kale değil aslında surlarda çevrilmiş eski
bir yerleşim merkezi- çocukluğunuzun peri masallarına götürecektir sizi. Büyük
kapıdan içeri girerken etrafta türbanlı sarili Hintliler, ayak bilekleri zilli
halhallı çocuklar, bir iki maymun, daha sesine
alışamadığınız bu dil bir peri masalının içinde olduğunuz hissini pekiştirir.
Mermer işçiliğinin güzelliği, duvarlardaki resimler, işlemeler, duyacağınız hikayeler,
Moğol yada başka bir değişle Babür
Hükümdarlığını tarih kitaplarından çıkartıverir. Aman dikkat, ortalıkta dolaşan
su şişenizi almaya çalışan
maymunlar, dışarda ise peşinizi
bırakmayan satıcılar
canınızı sıkmasın.
Delhi büyük, gezilmesi
rahat bir şehir. Türkiye’den tur ile de gelebilirsiniz, eğer daha
cesursanız kendi başınıza da
yola cikabilirsiniz. Günü birlik taksi tutmak yol sorarak, kaybolarak dolaşmaktan kurtalacaktır sizi. Taksileri kaldığınız otelden
ayarlıyabilirsiniz. Türk olduğunuzu duyunca ‘sadece sizin için özel fiat' vereceklerse de pazarlık etmeği unutmayın.
Geziye Delhi'de başlamanın en iyi tarafı Taj Mahal’i görme imkanızdır.
Taj Mahal Delhi’ye 5 saat uzaklıktaki Agra kentinde. Agra’da sivil hava alanı yok ve tek ulaşım kara
yolu ile. Eğer Clinton’un kızları ve Prenses Diana kadar şanslıysanız özel uçağınızla da
gidebilirsiniz tabii. Delhi Agra arası
kara yolu düzgün, trafik kontrollü ve 2.5 saat sonra mola verilecek
yerlerde sucuk ve mercimek çorbası bulunmasa da pilav ve kara mercimekten
yapılan Dhal üstüne masala çayı
sizi Agra’ya kadar tok tutacaktır. Yol boyunca büyük Hindistan platosu ve
Yamuna nehrinin bereketi, develer, inekler, palmiye ağaçları, pirinç tarlalari,
tek katlı en yeşil, en pembe, en kavunicine boyanmış derme çatma binalar
arasında mobil telefon reklamları, ‘Thums up’ kola ilanları , kağnı çeken şu
bizonları, eğer şanslıysanız bir iki fil sizi meşgul edecektir.
Taj Mahal Agra’ya girerken uzakta, bulutların yada şehrin puslu
havasının arasında ışıltılı kubbesi ile hemen göze batar. Aşağı yukarı her yerden fotoğrafı
çekilebilir ve çekilmiştir
zaten. Bulmanız çok kolaydır. Agra’da
her yol Taj Mahal’a çıkar.
Taj Mahal, Şah Cihan’ın pek
yanından ayırmayı sevmediği, karnı burnundayken bile alıp da savaş meydanına
birlikte götürdüğü, 14.
çocuğunu Sultan çadırında
dünyaya getirirken ölen hanımının anısına yaptırdığı bir anıt mezar. Koskocaman yeşil bahçenin içinde
pembe mermer beyazlığı ile dört
minare gibi kulenin
arasında sakin, serin, sultanlara layık görkemi ile öylece duruyor. Tam karşıdan bakarsanız binanın simetrisine
şaşmamak elde değil gerçekten. Taj
Mahal’in en güzel göründugü zaman
gün doğuşudur. Yani sabah 6.00 da. Sabahın köründe orda olmak için giriş
biletinizi bir gün önceden almak ve otelinize sizi erken uyandırmalarını
söylemeniz gerekir. Alaca karanlıkta aynı yöne
doğru hızlı hızlı yürüyen gruplara sizde katılın, kuyrukta biraz bekledikten
sonra, karşınıza bütün haşmeti ile çıkacaktır Taj. Saat 6.00 da
bile kalabalık olduğu için fotoğraf çekmek biraz zor, en güzel fotoğraf yeri
giriş kapısınn sağında tuvaletlerin yanıdır.
Taj Mahal, eğer hikayesini bilmezseniz sadece beyaz, bakılması güzel bir yapı. Eğer bir
rehber bulursanız size tarihini , hikayesini, mermer işlemelerinin
detaylarını, binanın içinde bakılacak yerleri gösterir ve o zaman Taj Mahal’in
neden bu kadar ünlü olduğuna hak verirsiniz. Binanın içine ayakkabı ile girilmesine
izin verilmiyor, rehberler – genellikle- sizin için mavi galoslar da
getiriyorlar. Galosunuz yoksa ayakkabılarınızı çantanızda taşımak zorunda kalabilirsiniz.
Taj Mahal’de bütün
gününüzü gecirebilirsiniz ama
içerde su da dahil hiç bir şey satılmasına izin olmadığı için açlık susuzluk
canınıza tak edip otelinize dönüp güzel bir kahvaltı etmek için iki üç saat
yeter.
Kahvaltıdan sonra Şah
Cihanın ölümüne kadar oğullarindan biri tarafından
hapsedildiği Agra Kalesini (Agra Fort) gezmeye gidin. Şah ölünceye kadar balkondan hanımının
mezarını yaşlı gözlerle izlemiş, bu kale Taj Mahal ve kıyısındaki ırmağın unutulmaz fotoğraflarını sunar
size. Mekanın işçiliği, odaları,
ırmak, Taj Mahal, insanlar, hikayeler, yorgunluğunuza degecektir.
Agra’da kalan vaktinizi mermer tozundan yapılmış küçük Taj’lar,
kolyeler, yarı değerli taşlar için alış veriş ile geçirebilirsiniz. Rehberiniz size yardım edecektir,
ama aşağı yukarı her köşe başında benzer dükkanlar bulmak mümkün.
Agra’dan sonra ya Jaipur yada
Mumbai’ye geçin. Jaipur da
aynalı elbiseler, cayır cayır renkler, kavunici tonlu pembe binalar, kumlu
sokaklar arasında cam bilezikler, tahta bebekler, deve derisinden ceketler alarak dolaşabilirsiniz , Moğol
imparatorluğunun izleri, taaa o zamanlardan kalmış astroloji merkezinde (Jantar Mantar) hiç bozulmamış gökbilim izleme binalarına şaşacaksınız ama eğer
bunlar ilginiz çekmezse kalkın Mumbai’ye gelin. Mumbai Yılbaşına çoktan hazırlandı. Zaten ışıl ışıl olan sokaklar bu sefer
Noel süsleri ile donandı, 33 derecede Noel babaya inanmak biraz zor
olsa da yılbaşı alış verişi için Gucci’den Tommy’e Jaguar’dan Bentley’e ucuz kolyelerden sariye kadar, sokak
pazarlarından inanılmaz pahalı AVM
arasında ne isterseniz
bulabilirsiniz.
Hava Delhi’den daha ılıktır, hirkanizi hic kullanmiyacaksiniz artik. Açık hava çamaşırhanesi, uzun isimli
(Chhatrapati
Shivaji Maharaj Vastu Sangrahalaya Muzesi ),çok güzel müzesi, mavi muşambalı gecekondu alanları , her
köşe başında tapınaklar, ayinler,
Arap Denizi kıyısında akşam üstü gezmeleri ile değişik bir zaman
geçirirsiniz Mumbai'de.
Yılbaşını her otelde yapılan
partilerde geçirebileceğiniz gibi Mumbai’yi boydan boya süsleyen deniz kenarında
da kutlayabilirsiniz. Eylenceyi seven Mumbaikarlar hem Noel’de hemde Yılbaşında havai fişekler, ses bombaları,
balonlar ile yine sahilde olacaktır. Gece sadece makinanızı alın yanınıza;
eylence dozunu asmaz ve eli sopalı polisler size güven
versede yinede dikkat etmek
lazım.
Eğer şehir hayatı size fazla gürültülü geldi ise, Mumbai’den biraz uzaklaşmak
isterseniz güneye, Bangalor’a
gitmeniz iyi gelir. Bandalor'dan 6 saat suren yolculuk İngiliz
egemenliği zamanına Mysore’a götürür sizi. Kocaman konaklar, tavanlarda asılı pervaneler, verandalar , bir zamanlarin uzun
elbiseli , eli dantel şemsiyeli İngiliz
hanımlarının, beyaz keten takımlı
beylerin izlerini taşır.
Bir iki saat ötede Hampi’de artık yok olan bir zamanın kalıntıları ile iç içe
olacaksınız. 500 den fazla anıt,
100 den fazla gezilebilecek yer olduğu için bir, iki günden fazla zaman
ayırmanız gerekiyor. Koruma altına
alındığı için büyük otel
ve kutsal bölgelerden biri
sayıldığı için içki satışı yok. Hassan da kalıp günü birlik geziler yapmak
lazım. Hampi daha turistlerin çılgın istilasına uğramamış, hayat
sakin ve yavaş. Yorucu bir tatili
noktalamak için en iyi yer. Orada yapılan alkolsüz parfümler, günnük ağacı
sabunları, muz ağacından kalemler alınabilecek şeylerden bir kaçı. Kocaman kaya tepelerinin üstünde
itseniz düşecekmiş gibi duran üç
dört otobüs büyüklüğündeki taşlardan tutun da, tırmanılması imkansız gibi
gözüken kaya kütlelerinin arasına sıkışmış gözlem evleri, Roma tarzı su yolları, yağmur yağdığı zaman müzik çalan anıt
mezarlar, taşlara kazinmis en narin tanri
heykelleri, tapınak duvarlarında hikayeler, muz ağaçların arasından
yürüyerek gidilen kır kahvesinde sedirlere oturulup önünüzen akıp giden Tungabhadra ırmağı kenarında muz çiçeği pilavı yiyerek geçirilen
bir akşam üstünden sonra, bir
sonraki yılbaşında yine değişik bir şey yapmak isteyeceksiniz. Benden
söylemesi.