Sunday, February 17, 2013

Krishna ve Radha


Cesaret, güç, kararlılık, zorlukla başa çıkma, derin anlayış, ve ince düşünce kabiliyeti büyük tanrıların özelliklerinden bir kaçı bildiginiz gibi.  Mavi gezeni,  bulutsuz  gökyüzünü, derin okyanusları, yeşile dönen  menekşe rengi ırmakları ve gölleri, alacakaranlığı, safiri, kristalin yanar dönerliğini, lavantanın uçukluğunu  yaratan tanrı da bu özellikleri çokça olan, bütün hayatını  insanlığı koruma ve kötülüğü yok etmeye adayan Krishna’ya   maviyi pek guzel yakıstırmıstır.

Kötü Kıral Kamsa'nin öldürmemesi için babası mucizevi bir kaçırış ile  küçük bir köye, yeni doğmuş Balarama’nın yanına beşiğine koyverir onu ve  kücük Krishna10 yasına kadar  o köyde ineklere çoban olarak, mutfaklardan  süt kaymağı çalıp, köy kadınlarını  kızdırıp genc kızlarla oynayarak vakit geçirir. Çok yaramazdır,  hasarıdır, başını sürekli belaya sokar ama olur olmaz yerde de alametlerini gösterir. Cadı kadın tanrılarla  başa çıkar, suya düşen inek sürülerini kurtarır,  toprak yer cogu köylü çocuklar gibi . Utanmadan birde ‘Yemedim.’ der  süt annesine. ‘Aç ağzını bakiim’ deyince hanim;  toprak yerine bütün evreni bulur küçücük ağzında. Kıyıp da hiç kızamaz ona.   Süt kardeşi ve erkek arkadaşları vardır ve 8 çoban kız (Gopi). Onlarla birlikte büyür,  okula gider, ırmakta yüzerler hep beraber. En yakın kız arkadaşı, can yoldaşı  sacına yaseminler takili Radha, baska bir isimle  Radikhadır.

Büyüyünce güzeller güzeli bir genç erkek olur. Herkesin aklındaki en güzel mavi renktedir, siz deyin Akdeniz mavisi, ben diyeyim unutma beni çiçeği gölgesi. Kocaman kudretten sürmeli gözleri , kömür karası  uzun dalga dalga saçlarında bir adet  tavus kuşu tüyü taşır. Çok iyi flüt çalar. Her resimde elinde flüt, bir ayağı yer yüzüne  sağlam basar öbürkü dansa başlamak üzere parmak ucundadır.   Flütünü inekleri otlatırken çalar, bütün köylüler, 8 Gopi kız bu flüt müziğinden etkilenirler, ic dünyalarinin sorularına cevap bulurlar. Derin düşüncelere dalarlar. İyidir. Gözününüzün içine bakar gibi gelir size. Kendinizi iyi hissedersiniz onun resimlerine bakınca.  Kendinden emin, vakur, hafif muzip ama güven veren sevgi dolu  erkek güzeli bir genç adamdır.  Bilirsiniz sizi anlar. Yanında hep en sevdiği kız  vardır. Birbirlerine ulvi aşkla bağlıdırlar. Tanrılar arasında evli  olmayan bir tek cift onlardir. Her kim ne derse desin aralarındaki aşk dünyevi bir aşk değildir, birbirlerini severler, bakışları aşk doludur ama bu evrenin gidişatını, aşkın ve beklemenin özünü, tapan ve tapılanın birliğini, yürek ve ruhun ayrılmazlığını, biz ölümlülerin düşüncelerini, insanca zaaflarını anlamanın verdiği bir aşktır.  Bir olmanın o anlatılmaz güzelliğidir.

Aşkları üstüne  yüzyıllarca minyatürler yapılmış tabii ki,  tiril tiril  ipek sariler,  yere kadar uzun şıkır şıkır giysiler; yeşiller, sarılar, kırmızılar ile  ince ince boyanmış suretleri  ama yine de bu detaylar yetmeyip boya üstüne inciler, değerli taşlarla kolyeler, bilezikler hızmalar, halhallar işlenmiş, birbirlerine olan aşk ve hasretleri  üstüne şiirler yazılmıştır. 
Radha akşam üstü Krishna'nın gelişini bekler  ormandan:
‘ her yaprak kımıltısı  onun geliş ümididir,
minder hazır, bekler derin düşüncede,
her uyanış kimbilir kaç hatıra getirir akla .
Bu kırılgan kız bu geceyi sizsiz atlatamaz.’

Yasemin ıtırı ile ağırlaşmış yeşil orman kokusunda dökülen çiçekler ve yapraklarla  donanmış yatağında pırıl pırıl sarisi ile bekler Radha Krishna’yı; eller ayaklar kınalı, gözler yarı kapalı… Buna can mı dayanır?


Gündüzleri çoğunlukla ırmak kenarında  temiz, besili, mutlu inekler arasında , ağaç altlarında otururlar.  Orda hiç kış yoktur, soğuk ta yoktur, bakarsınız bir gün Radha ve kız arkadaşları  serin ırmakta yıkanırlar,  tavus kuşları ortalıkta dolaşır, haylaz Krishna kızların  sarilerini saklar,  onlarda şakacıktan çok kızarlar, yarı çıplak suyun içinde çırpınırlar. Başka  bir gün  su zehirlenmiştir, Krishna gider bir çırpıda  ırmakta çöreklenen kocaman zehirli kobrayı çıkarır. Dans eder kobranın başında, flütünü çalar. Evren ile bir olduğunu, herkesinin içinde biraz Krishna olduğunu, bütün tanrıların yeniden doğuşunu kendinde sakladigini   söyler müziğinde. Kızların yüreği ağzına gelir ama o, sudan  mavi  pazulari kocaman, saclari ıslak, Daniel Craig edasi ile canavarı yenerek çıkar,  iyilik kötülüğü bir kere daha yener.    Kocaman canavar yılan da, yılanın eşleri ve çocukları da Krishna’nın üstünlüğünü kabul ederler.  Bütün halk mutludur, bütün gece şarkılar, ayinler devam eder.

Böyle bir tanrı sevilmez mi?  Her adamın  içinde biraz kahraman asker, biraz prens , biraz yaramaz çocuk vardır.  Her kadının içinde biraz Krishna’yı bekleyen  buğulu bakışlı süslü , yasemin kokulu Radha. Belki de her ayinde, her hikayede biraz kendini bulur  her adam, biraz daha aşık olur  her kadın. Kimbilir?