Cesaret, güç, kararlılık, zorlukla başa çıkma, derin
anlayış, ve ince düşünce kabiliyeti büyük tanrıların özelliklerinden bir
kaçı bildiginiz gibi. Mavi gezeni, bulutsuz gökyüzünü, derin okyanusları, yeşile dönen menekşe rengi ırmakları ve gölleri, alacakaranlığı, safiri, kristalin yanar dönerliğini, lavantanın
uçukluğunu yaratan tanrı da bu
özellikleri çokça olan, bütün hayatını
insanlığı koruma ve kötülüğü yok etmeye adayan Krishna’ya maviyi pek guzel
yakıstırmıstır.
Kötü Kıral Kamsa'nin öldürmemesi için babası mucizevi
bir kaçırış ile küçük bir köye,
yeni doğmuş Balarama’nın yanına beşiğine koyverir onu ve kücük Krishna10 yasına kadar o köyde ineklere çoban olarak,
mutfaklardan süt kaymağı çalıp,
köy kadınlarını kızdırıp genc kızlarla
oynayarak vakit geçirir. Çok yaramazdır,
hasarıdır, başını sürekli belaya sokar ama olur olmaz yerde de
alametlerini gösterir. Cadı kadın tanrılarla başa çıkar, suya düşen inek sürülerini kurtarır, toprak yer cogu köylü çocuklar gibi .
Utanmadan birde ‘Yemedim.’ der süt annesine. ‘Aç ağzını bakiim’ deyince hanim; toprak yerine bütün evreni bulur
küçücük ağzında. Kıyıp da hiç kızamaz ona. Süt kardeşi ve erkek arkadaşları vardır ve 8 çoban kız
(Gopi). Onlarla birlikte büyür, okula gider, ırmakta yüzerler hep beraber. En yakın kız
arkadaşı, can yoldaşı sacına
yaseminler takili Radha, baska bir isimle Radikhadır.
Büyüyünce güzeller güzeli bir genç erkek olur.
Herkesin aklındaki en güzel mavi renktedir, siz deyin Akdeniz mavisi, ben
diyeyim unutma beni çiçeği gölgesi. Kocaman kudretten sürmeli gözleri , kömür
karası uzun dalga dalga saçlarında
bir adet tavus kuşu tüyü taşır.
Çok iyi flüt çalar. Her resimde elinde flüt, bir ayağı yer yüzüne sağlam basar öbürkü dansa başlamak
üzere parmak ucundadır.
Flütünü inekleri otlatırken çalar, bütün köylüler, 8 Gopi kız bu flüt
müziğinden etkilenirler, ic dünyalarinin sorularına cevap bulurlar. Derin
düşüncelere dalarlar. İyidir. Gözününüzün içine bakar gibi gelir size.
Kendinizi iyi hissedersiniz onun resimlerine bakınca. Kendinden emin, vakur, hafif muzip ama güven veren sevgi
dolu erkek güzeli bir genç
adamdır. Bilirsiniz sizi anlar.
Yanında hep en sevdiği kız vardır.
Birbirlerine ulvi aşkla bağlıdırlar. Tanrılar arasında evli olmayan bir tek cift onlardir. Her kim
ne derse desin aralarındaki aşk dünyevi bir aşk değildir, birbirlerini
severler, bakışları aşk doludur ama bu evrenin gidişatını, aşkın ve beklemenin
özünü, tapan ve tapılanın birliğini, yürek ve ruhun ayrılmazlığını, biz ölümlülerin
düşüncelerini, insanca zaaflarını anlamanın verdiği bir aşktır. Bir olmanın o anlatılmaz güzelliğidir.
Aşkları üstüne
yüzyıllarca minyatürler yapılmış tabii ki, tiril tiril
ipek sariler, yere kadar
uzun şıkır şıkır giysiler; yeşiller, sarılar, kırmızılar ile ince ince boyanmış suretleri ama yine de bu detaylar yetmeyip boya
üstüne inciler, değerli taşlarla kolyeler, bilezikler hızmalar, halhallar
işlenmiş, birbirlerine olan aşk ve hasretleri üstüne şiirler yazılmıştır.
Radha akşam üstü Krishna'nın gelişini bekler ormandan:
‘ her yaprak kımıltısı onun geliş ümididir,
minder hazır, bekler derin düşüncede,
her uyanış kimbilir kaç hatıra getirir akla .
Bu kırılgan kız bu geceyi sizsiz atlatamaz.’
Yasemin ıtırı ile ağırlaşmış yeşil orman
kokusunda dökülen çiçekler ve yapraklarla
donanmış yatağında pırıl pırıl sarisi ile bekler Radha Krishna’yı; eller
ayaklar kınalı, gözler yarı kapalı… Buna can mı dayanır?
Gündüzleri çoğunlukla ırmak kenarında temiz, besili, mutlu inekler arasında ,
ağaç altlarında otururlar. Orda hiç
kış yoktur, soğuk ta yoktur, bakarsınız bir gün Radha ve kız arkadaşları serin ırmakta yıkanırlar, tavus kuşları ortalıkta dolaşır, haylaz
Krishna kızların sarilerini
saklar, onlarda şakacıktan çok
kızarlar, yarı çıplak suyun içinde çırpınırlar. Başka bir gün su
zehirlenmiştir, Krishna gider bir çırpıda
ırmakta çöreklenen kocaman zehirli kobrayı çıkarır. Dans eder kobranın
başında, flütünü çalar. Evren ile bir olduğunu, herkesinin içinde biraz Krishna
olduğunu, bütün tanrıların yeniden doğuşunu kendinde sakladigini söyler müziğinde. Kızların
yüreği ağzına gelir ama o, sudan mavi pazulari kocaman, saclari ıslak, Daniel Craig edasi ile canavarı
yenerek çıkar, iyilik kötülüğü bir
kere daha yener.
Kocaman canavar yılan da, yılanın eşleri ve çocukları da Krishna’nın
üstünlüğünü kabul ederler. Bütün
halk mutludur, bütün gece şarkılar, ayinler devam eder.
Böyle bir tanrı sevilmez mi? Her adamın içinde biraz kahraman asker, biraz prens , biraz yaramaz
çocuk vardır. Her kadının içinde
biraz Krishna’yı bekleyen buğulu
bakışlı süslü , yasemin kokulu Radha. Belki de her ayinde, her hikayede biraz
kendini bulur her adam, biraz daha
aşık olur her kadın. Kimbilir?
İnsan bu yazıyı okuyunca Kishangarh sanatının minyatürlerini daha iyi anlıyor sayenizde
ReplyDeleteçok teşekkürler