Saturday, April 28, 2012

Goa'ya yolculuk

Goa’ya gidiyoruz. Eskiden olsa 1 Mayis ta Istanbula gidip gitmemek, Londra’da gosteriye katilip katilmamak arasinda bocalardim. Simdi proletaryaya destegi Goa da kus sesleri ve her sey dahil 5 yildizli otelde kalarak veriyorum.  Bir saat kirkbes dakika uzaklikta ucakla bir yer burasi. Mumbai’nin guneyinde. Eski bir Portekiz kolonisi oldugu icin hayat daha Akdeniz ikliminde. Yemekler daha bati Akdeniz havasinda. Zeytinyagi  guzel beyaz peynir, biftek, ve zeytin daha kolay bulunuyor.   Mumbai’ nin ic hatlar hava alani cok sevimli. Kac kontrolden, kac polis ve asker bakislarindan gectigimizi soylemeye gerek yok. El bagajimiza bile damga vurup, o damgayi da kontrol ediyorlar.  En sonunda ucaktayiz.  Hava yollari renkli sarili hostes kizlar ‘merhaba, merhaba’ ile karsiliyorlar.’ Namaste’ yok burda. Yerimizi bulup oturuyoruz, ucak yarim saat gecikmeli. Ucak dergisi kadar  cok okunmus,o kadar  cok bulmacalari cozulmus ki, bir onceki yolcunun hatalarini bile duzeltmisler.  Bu hava yollarinin dakikligi hakkinda hic iyi izlenimler birakmiyor.  Okudugum en sevimsiz dergilerden biri. Ne yemek tarifi, ne okunacak guzel bir yazi ne de gormedigim Hindustan fotograflari var.  Hafif uyuklarken kalkiyoruz, televizyonda alt yazili 1970 lerden kalma bir film var. Filiz Akin ve Tarik Akan ( nasil hairliyorum ben bu isimleri) filmlerine benziyor. Donerek dans ediyorlar, saclar kabarik, biyiklar kaytan, pantolon pacalari yelkenler  kadar genis…

 Inme zamani geldi. Daha ucak tekerleri deger degmez sevgili Hin’tli sabirsizlar ayakta. Sanki ucagin yere dokunusi ile durmasi arasindaki zamanda bir zaman tuneli acilacak ve onu kacirirlarsa bu olumlu dunyada hapis kalacaklar. O kadar aceleciler. Ucak durmadan kapilar acilmaz, onlarin ayakta dipdipe koridorda beklemeleri ucagin tamamamen durmasini cabuklastirmaz, n e zaman ogrenecekler acaba. Bir telas, bir itisme ucaktan indiler ve otobusu bekliyorlar. Otobus gelince yine ayni ‘aman, aman cabuk cabuk’ itismesi ile binildi ve bagajlar bekleniyor. Sonra o olumsuz sakinlik, yavaslik ve sicak duruma hakim, araba bekliyoruz.

 Otel yolu bana Izmir- Cesme yolunu hatirlatiyor. Ayni maki  bitki ortusu, ayni siyah asvalt, ayni yorgunluk,bavullarla  yuklu araba yapis yapis  annemin evine gidiyoruz. Yolda  kopekler, motorsikletler, inekler ve her kavsakta bir kilise, bir tapinak  goruyoruz. Yok burasi Cesme degil.

 Otel buyuk, her buyuk otel gibi yorenin havasi verilmeye calisilmis, duvarlarda kimbilir hangi yorel , kucuk sanatcinin hangi yorel,  kucuk sergisinden alinmis  tablolar var.  Hindistan gibi degil sanki. Aksanlari daha Avrupali Ingilizce aksanli, gulumsemeleri daha olculu, ‘namaste’ leri daha az. Hem alnimizada kirmizi nokta koymuyorlar.  Kizlarin saclarinda yasemin cicekleri de yok. Burasi baska Hindistan. Oda, yemek, serrvis, hersey iyi buraya kadar. Sabah yeni bir gun.


No comments:

Post a Comment