Ben hic evcimen biri degilim. Ev muhabbeti, arkadas toplantisi hic bana gore degildir. Hic bir zaman salonda su takimlarim olsun, mutfakta kristallerim olsun, soyle vitrinim olsun, yapay ciceklerle kahve masalarinin ustune dantelalar koyayim diye ozenmemisimdir. Hong Kong Cin sinirina yakin salas bir depodan aldigim ustunde dragonlar, isiga tutunca gizli imparatorice resimleri olan tabak canak benim icin daha kiymetlidir. Belki de bu yuzden on bes yil once gelen dugun hediyelerinin cogu hala kutlularinda durur, ordan oraya tasinirken dolap arkalarindan ortaya cikar ve hep bizi sasirtir. 'Aaa! bunu kim getirmisiti acaba? ''hayatim bunlari kullanabilecegim yonde gelismemis anlasilan' 'ay artik bunu da bir kullanalim' diye o kargasanin icinde , kapatilmis kutular, kapatilmamis kutular, bantlar, kutu toplayici genc adamlar arasinda Bavyera kristalleri ile, 12 kisilik porselen takimlarla Kentuck Fried Chicken yeriz biz. Kristaller, porcelenler kutulara geri konur ve bu seferde oldugu gibi gidecegimiz yere ( yanlislikla) gonderilir. Evet. 28 tane kutudan cikanlardan biri bu. oburlerini yavas yavas aciyorum. Uc kutu ayakkabi var. Kirkayaklarin bile bu kadar cok ayakkabisi yoktur bence.
Kutular uc odali evin bir odasinda duruyor, hic acelem yok. Burda 18 ay kalacagimiza gore oldukca uzun bir sure oyalanabilirim. Bu arada 5 sayfalik bir ceviri yapilacak, 7. kattaki balkondan kucuk yesil kuslara bakilacak, -belki- yataklar yapilacak sonra aksam olacak. Bir gunde boyle gecmis olacak. Ev halini sevmemem bundan. Disarda ata binen cocuklar, inekler, 35 Derecede ( belkide hic cikmamamliyim evden) uyukluyan kopekler ve insanlar, sahibi ile duaya cikmis inekler, tapinakta 'hare, hare' diye biteviye soluklanan inananlar var. Evde bulasik makinasi bosaltmak, banyolara ( 4 tane) havlu katlamak, kahve masasina bardak alti alsam mi diye dusunmek cok islevsiz ve gereksiz geliyor. Ev oturmasi yerine disarda bir yerlerde , guzel cafelerde, salas pazar koselerinde iki kelam etmek, yoldan gelip gecenin fotografini cekmek daha eylenceli. Ama bugun evdeyim. Cunku televizyoncu gelecek. Dun bana mesaj atti telefonumdan:'Madam' , 'cable person' yarin 12 .00 de geliyor'. Bende bekliyorum. Odadan odaya dolasip, her pencereden disari bakiyorum. Her oda baska bir yone bakiyor. 7. katta oturmanin guzelligi, uzagida gorebiliyoruz. Cok uzakta Arap denizi goruluyor sisler icinde. Ustumuzden helikopterler geciyor iki de bir. Hindistanin en meshur aktorlerinden Big B yakinda bir yerde oturuyor. Araba kullanmiyormus, yollar kalabalik diye. Sesi duyulmasa da yakindaki havaalanina inen kalkan ucaklar gozukuyor bir pencereden. Salon balkonundan yan apartmandaki kucuk sosis kopek cilginca havliyor disardaki ozgur arkadaslarina. Soforler cricket oynuyor apartman araliklarinda. Sarili kadinlar isil isil yuruyorlar salina salina. Ben hala televizyoncu bekliyorum.
Dun de tup gazci beklemistim. Evde tup gaz olmasina alisigim Cesme'den. Nick gibi 'evde bu cirkin ve endisturi tip kavunici sey istemem, cok tehlikeli' diye bagirismadim. Uc gun once geirdiler tupu, Altinda bizimkilerde oldugu gibi tekerkeli yurutme yuvarlagi var. Iki adam getirip mutfagin ortasina koydu. Onlarda Ingilizce benim Hintceme esit. Ben biraktim Ingilizceyi Turkce konusuyorum ayni anlamsizlikta. el kol haraketleri ile anlasiyoruz. Eminim 'tamam', 'ama abi', 'yok', 'gel gel' gibi sozler duydum. Bu guzel muhabbetten sonra tupu takmadan gittiler. Cunku baglanti aleti yok. Burda 'regulator' diyorlar galiba Turkiye'de 'detandor'. Megersem, her aileye bir regulator verilirmis, onu da kira sozlesmesi ile 'tupregulatoralmamerkezi'nden almak gerekirmis. Cok kacak tup satilmis, cok kutfak kazalari olmus, onlarda bir eve bir tup basi yasasini getirmisler. Nick sirketteki bu islerle ugrasan adamla cok hos bir konusma yapmis olmali ki hemen iki gun sonra takildi. Ama ben yine evde beklemek zorunda kaldim. Balkona aldigim kucuk palmiye ( biraz abartmisim galiba-20 tane) saksilarini budamaya bahcevan geldi, guvercin ve yesil kuslar geldi, kapici geldi, kapi actim kapadim, radyo dinledim, cay ictim bir suru. O gun oyle gecmisti. Bugun de yine boyle gececek. ( Soylendigime bakmayin saat daha 11.30)...
Dedim ya, vaktim var nasil olsa, gideyim bir cay daha icegim. Hayat uzun, cay cok, televizyoncu yok.
Kutular uc odali evin bir odasinda duruyor, hic acelem yok. Burda 18 ay kalacagimiza gore oldukca uzun bir sure oyalanabilirim. Bu arada 5 sayfalik bir ceviri yapilacak, 7. kattaki balkondan kucuk yesil kuslara bakilacak, -belki- yataklar yapilacak sonra aksam olacak. Bir gunde boyle gecmis olacak. Ev halini sevmemem bundan. Disarda ata binen cocuklar, inekler, 35 Derecede ( belkide hic cikmamamliyim evden) uyukluyan kopekler ve insanlar, sahibi ile duaya cikmis inekler, tapinakta 'hare, hare' diye biteviye soluklanan inananlar var. Evde bulasik makinasi bosaltmak, banyolara ( 4 tane) havlu katlamak, kahve masasina bardak alti alsam mi diye dusunmek cok islevsiz ve gereksiz geliyor. Ev oturmasi yerine disarda bir yerlerde , guzel cafelerde, salas pazar koselerinde iki kelam etmek, yoldan gelip gecenin fotografini cekmek daha eylenceli. Ama bugun evdeyim. Cunku televizyoncu gelecek. Dun bana mesaj atti telefonumdan:'Madam' , 'cable person' yarin 12 .00 de geliyor'. Bende bekliyorum. Odadan odaya dolasip, her pencereden disari bakiyorum. Her oda baska bir yone bakiyor. 7. katta oturmanin guzelligi, uzagida gorebiliyoruz. Cok uzakta Arap denizi goruluyor sisler icinde. Ustumuzden helikopterler geciyor iki de bir. Hindistanin en meshur aktorlerinden Big B yakinda bir yerde oturuyor. Araba kullanmiyormus, yollar kalabalik diye. Sesi duyulmasa da yakindaki havaalanina inen kalkan ucaklar gozukuyor bir pencereden. Salon balkonundan yan apartmandaki kucuk sosis kopek cilginca havliyor disardaki ozgur arkadaslarina. Soforler cricket oynuyor apartman araliklarinda. Sarili kadinlar isil isil yuruyorlar salina salina. Ben hala televizyoncu bekliyorum.
Dun de tup gazci beklemistim. Evde tup gaz olmasina alisigim Cesme'den. Nick gibi 'evde bu cirkin ve endisturi tip kavunici sey istemem, cok tehlikeli' diye bagirismadim. Uc gun once geirdiler tupu, Altinda bizimkilerde oldugu gibi tekerkeli yurutme yuvarlagi var. Iki adam getirip mutfagin ortasina koydu. Onlarda Ingilizce benim Hintceme esit. Ben biraktim Ingilizceyi Turkce konusuyorum ayni anlamsizlikta. el kol haraketleri ile anlasiyoruz. Eminim 'tamam', 'ama abi', 'yok', 'gel gel' gibi sozler duydum. Bu guzel muhabbetten sonra tupu takmadan gittiler. Cunku baglanti aleti yok. Burda 'regulator' diyorlar galiba Turkiye'de 'detandor'. Megersem, her aileye bir regulator verilirmis, onu da kira sozlesmesi ile 'tupregulatoralmamerkezi'nden almak gerekirmis. Cok kacak tup satilmis, cok kutfak kazalari olmus, onlarda bir eve bir tup basi yasasini getirmisler. Nick sirketteki bu islerle ugrasan adamla cok hos bir konusma yapmis olmali ki hemen iki gun sonra takildi. Ama ben yine evde beklemek zorunda kaldim. Balkona aldigim kucuk palmiye ( biraz abartmisim galiba-20 tane) saksilarini budamaya bahcevan geldi, guvercin ve yesil kuslar geldi, kapici geldi, kapi actim kapadim, radyo dinledim, cay ictim bir suru. O gun oyle gecmisti. Bugun de yine boyle gececek. ( Soylendigime bakmayin saat daha 11.30)...
Dedim ya, vaktim var nasil olsa, gideyim bir cay daha icegim. Hayat uzun, cay cok, televizyoncu yok.
No comments:
Post a Comment