Monday, January 23, 2012

kavsakta yasam

Buraya geleli nerdeyse bir ay olmus.  Ilk gunlerde ki 'aman yarabbi bu da ne boyle!' bir sehre biraz alismisa benzeriz. Yollar, binalar biraz daha  tanidik geliyor. Kitty'nin okulunu kendi basima bulabilevegime emin degilim ama  JVPD Otobus garaj ni kestirebiliyorum. Kaldigimiz otelin biraz otesinde  buyukce bir kavsak var.  Sola donen araclarin isigi beklemeden gecmeleri icin ayri bir yol kocaman ucgen ciceklikle ayrilmis. Ciceklik diyorum ama ustune uc, bes agac dikilebilecek, Ankara'da olsa bir iki Ankara kecisi heykeli yerlestirilebilecek  buyuklukte, kenarlari asagi yukari 20-25 metre bir ucgen . Yagmur mevisimi olmadigi icin, son 10 yilin  en soguk kisi ( 20'C) oldugu icin ortalik toz, gecen seneden kalma kurumus camur, cop, hindistan cevizi kabugu, naylon torbalar, tapinaklara sunulmus cicek artigi dolu. Buraya kadar hersey olagan. Bu ucgenin uc tarafinda insanlar yasiyor.  Anane, babanne yasinda, babannesin annesi yasinda hanimlar, yeni dogmus bebekler, yuva, ana okulu, okul yasinda bir suru cocuk ortalikta oturuyor, dolasiyor, oynuyor, yemek pisiriyor, camasir yikiyor ve gelen gecen arabalaradan dileniyor.   Butun esyalari naylon torbalarla cicekligin ustune konmus. Kendileri asvaltta oturuyor , torbalar ciceklerin arasinda. Uzun sariler, atletler ne oldugu belli olmayan cul capul kumas parcalari ucgendeki calilara takilmis. Gele gide bir iki tanesini taniyabiliyorum. Ilk okul uc yaslarinda bir kiz cocugu var.  Acik mavi firfirli bir elbisesi var. Kosarken hafifce dalgalaniyor. Obur elbisesi ince askili, icine uzun kollu sifir yakali kazak giyiyor. Ikinci elbisenin de kazagin da rengi atmis, gri ile acik kahverengi arasi herhangi bir renge donusmus.  Ayaklar ciplak. Orda ortalikta yasayan bu buyuk aile grubunun hic birinin ayakkabisi, sipidik terligi, tokyosu, hic bir seyi yok.  Ustune oturacak kilim,  hasir, gazete kagidi, hali eskisi yaygi, sergi, hic bir sey yok. Oyle caddenin, asvaltin ustundeler. Orda  hepbirlikte, yere uzanmis, comelmis, bagdas kurmus, (ama hep asvaltin ustunde. cicekligin ustunde degil) keyif yapiyorlar. Yattiklari yerden bir karis otede arabalar, tuk tuklar geciyor, bellerinden sadece ip bagli alti acik cocuklar her an kamyonlarin altinda kalacaklarmis kadar yakinlar, ama kimse korkmuyor, aldirmiyor bile. Pacavralara sarinip duvar dibinde degil asvaltin ortasina yakin bir yerde istedikleri zaman istedikleri kadar ve istedikleri yerde uyuyorlar. Bazen uyuyorlar mi olmusler mi belli degil. Aralarda kopekler dolasiyor. Kucuk cocuklar kopeklerle ayni tuvalet aliskanligini kullaniyor.  Ara sira akillarina birden bire gelmis gibi kalkip bir bebek alip kollarina, kirmizi isikta duran arabalara yaklasiyorlar, camlara 'tik tik' parmaklari ile vuruyorlar. ( Bizim sofor hemen kapilari kitliyor  'shik, shik') Elleri ile golge yapip camdan iceri gormeye calisiyorlar. Sofor baska tarafa bakiyor. Obur arabalara bakiyorum, her kezin tavri ayni. Onlar disardan kollarindaki bebekleri gosterip evrensel  'yemek, yemek' isareti yaparken, icerdekiler baska tarafa bakiyorlar.  Yesil yaninca biz yolumuza, onlar ucgen kenarina.
 Bir kere bir araba durdu yakinca bir yerde. Arabanin bagajini acti bir hanim. Uzun beyaz  koton pantolon ve tunik giymisti.  Shali beyaz, iki ucu arkadan sallaniyor. Once kucuk cocuklar, sonra biraz buyukler, yavas yavas arabanin cevresini sardilar. Arabanin bagajinda tepsi tepsi yemek vardi. Butun aile  sakinakli ve duzenli oraya yanastilar, itismeden kakismadan yemek aldilar. Beyaz pilav ve  patates yemegi gibi bir sey asvaltin her tarafaina oturup gule oynaya yediler.  Cok ac gozukmuyorlardi, cok mutesekkir de.  Sanki her gun o koseden yemek yiyorlarmis gibi, buyuk bir rahatlikla kabul ettiler. Yesil yandi, biz gittik.  Aksam geri geldigimizde ne araba vardi, ne de beyazli hanim.
Kucuk kiz hala seke seke arabalara dogru geliyor, taranmamis saclarinda mavimsi bir kurdela...

No comments:

Post a Comment