Ah yine bir sabah! Yine sari uniforma, siyah pantolon, beyaz gomlek, asagiya restorana kahvaltiya inme telasi. Ucumuz de uykuluyuz, ben direniyorum. Yoksa 'Bugun kimseyi bir yere gondermiyorum, geri yataga hemen' deyip kendimi beyaz carsaflara ve klimanin serinligine atmak cok kolay. Artik ogrendik,kahvaltidan sonra dis fircalamak icin yukari cikacagimiza dis fircasini asagida goturuyoruz vakit kazaniliyor. Belki de biraz fazla kaldik bu otelde, belki' memsahip'lige alisiliyor yavas yavas, garsonlarin cayi gec getirmelerine soylenir oldum. 'Her sabah sagi yukari ayni kahvalti isteniyor, ogrensinler artik!', 'Serviste iyi degil bu Hindistan'da' demeye basladim bile. Cay makinasi yok, garson istege gore cay yada kahve servisi yapiyor. Ayni tepside cay ve kahve yok. Ilkonce soruyor, kahve degil cay; sonra tepsi ile kahve getiriyor, servisini yapiyor, sutu kendisi ekliyor( sen oturdugun yerden 'daha cok kahve, fincani agzina kadar doldurma, sut koy, sicak olsun ekledigin sut ' diye yol gosteriyorsun), sonra obur masalara gidip ayni muhabbet orda da yapliyor. Kahve icmeyen ben, cay bekliyorum. Butun masalara kahve bitince ( bu arada gordugum her garsona 'ben cay istiyorum' diye aglasiyorum, 'yes Maaam' diyorlar bana. Cay may getiren yok ama. ) ayni genc delikanli cay servisine basliyor, benzer muhabbet cay icinde gecerli. Eger masalari ve insanlari eski tek katli buyuk bahceli bir evin verandasina tasisak, hanimlara uzun, firfir yakali, acik rek uzun kollu yere kadar efil efil elbiseler giydirsek, kahve cay takimlari porselen olsa ve piril piril gumus sekerliklerle sunulsa, kendimi Kralice Viktoria donemi Hindistan'da sanabilirim. Yardimci genc erkek egilerek cay sunar, servisten sonra elinin zarif tersi ile 'cekilebilirsin' hareketi yapilir, verandanin arkasindaki beyaz sarikli bir adam perde yelpazeyi sallar. Hava sicaktir, biraz kibir,biraz kendini onemseme hakimdir ortaliga.Oteldekilerin tavirlari ve garsonlarin hizmet bicimi sanki hic degismemis. Otelde iki degisik grup kaliyor, bir bizim gibi tam yabancilar, Mumbai'de calismaya gelen, kendilerine yer buluncaya kadar kalan insan grubu, esleri, falan filan bir de Hindistan kokenli, ulkelerine geri donen, yada is icin bu otelde kalan is adamlari, esleri, falan filan. Sadece birinci gurup, Ingilizce'nin icine islemis, her cumlenin basina sonuna konan 'lutfen'' tesekkur ederim', 'aferdersiniz' kibarliklarini kullaniyor. Ikinci grubun dili daha buyrukcu, 'getir', 'koy', 'gec geldi bu'. Birinci gurup hafif irkiliyor 'lutfensiz' konusma duyunca. Ama burasi onlarin ulkesi. Ingilizler artik en yabanci bu ulkeye, yapacak bir seyleri yok. Ikinci grubun dili birinci grubun kibirliligini almis, kendini beyenmisligini de.
Ben sut istemeyince kafalarini iki sana sallayip, 'OK, Maam' diyorlar, sutsuz cay icilebilecegine hayret ederek... Cay nasil koyu, nasil demli, anlatamam. Ama hala direniyorum cay icmeye. Masala cayi da denedim. Yine caydanlikla geliyor, yine ayni 'cay istiyorum' haykirislari arasinda, sutlu cay renginde biraz daha koyuca, tarcin, kakule, birazda sahlep tadinda, cok koyu sutlu fincan geldi masama. Lezzetli. Cay icin lezzetli sifati ne kadar uygunsa bunun icinde oyle. Sabah sabah benim icin cok agir, ve cok sutlu. Onu buyuk Hint krepi ile birlikte iciyorlar. Krep cok ince, normal tavadan buyuk, rulo yapip getiriliyor masaya. Icine kucuk kaplardan koyu renkli, cok lezzetli ve baharatli gozuken ezme gibi bir sey koyuyorlar, kucuk parcalar kopartip yiyorlar. Ogle yemeginde sunulmuyor bu. Bence tam aksam ustu kahvaltisina uygun bir sey. Ben sadece koyu cay iciyorum.
Kahvalti bitti. Masalardaki insanlar yavas yavas cekildiler, bahcede siyah kargalar, sakayik kuslari , tombul guvercinler kahvalti artiklari bekliyor, hava ilik, bir yerlerden ates kokusu geliyor ,ezan okunuyor cok uzakta bir yerde. Gazetenin 'Guzin abla' kosesini bile okudum. Dini ogutler bolumunu daha sonraya sakliyorum, sabah sabah ruhum Masala cayinin sicak ve yogun baharatli tadi ile dolu, Mumbai'de uzun bir gunun basindayim daha.
Ben sut istemeyince kafalarini iki sana sallayip, 'OK, Maam' diyorlar, sutsuz cay icilebilecegine hayret ederek... Cay nasil koyu, nasil demli, anlatamam. Ama hala direniyorum cay icmeye. Masala cayi da denedim. Yine caydanlikla geliyor, yine ayni 'cay istiyorum' haykirislari arasinda, sutlu cay renginde biraz daha koyuca, tarcin, kakule, birazda sahlep tadinda, cok koyu sutlu fincan geldi masama. Lezzetli. Cay icin lezzetli sifati ne kadar uygunsa bunun icinde oyle. Sabah sabah benim icin cok agir, ve cok sutlu. Onu buyuk Hint krepi ile birlikte iciyorlar. Krep cok ince, normal tavadan buyuk, rulo yapip getiriliyor masaya. Icine kucuk kaplardan koyu renkli, cok lezzetli ve baharatli gozuken ezme gibi bir sey koyuyorlar, kucuk parcalar kopartip yiyorlar. Ogle yemeginde sunulmuyor bu. Bence tam aksam ustu kahvaltisina uygun bir sey. Ben sadece koyu cay iciyorum.
Kahvalti bitti. Masalardaki insanlar yavas yavas cekildiler, bahcede siyah kargalar, sakayik kuslari , tombul guvercinler kahvalti artiklari bekliyor, hava ilik, bir yerlerden ates kokusu geliyor ,ezan okunuyor cok uzakta bir yerde. Gazetenin 'Guzin abla' kosesini bile okudum. Dini ogutler bolumunu daha sonraya sakliyorum, sabah sabah ruhum Masala cayinin sicak ve yogun baharatli tadi ile dolu, Mumbai'de uzun bir gunun basindayim daha.
No comments:
Post a Comment