Wednesday, January 11, 2012

Kitty okulda

Sabah erkence  uyaniyoruz 7.00 gibi.  Nick'de ise gidecek, ben bir Nick'e hadi diyorum, bir Kitty'ye. Evde olsa  Petersfield Radyosu'nu acardim. Burda televizyonu, BBC yi aciyorum. Ses olsun sabah sabah, saatin kac oldugunu hatirliyayim, bakalim dun geceden beri asayis berkemal mi ogreneyim. Kuzey Hindistan'da kar var. Avrupa soguk. Ocak ayinda oldugumuza inanmak zor. Hala hirkasiziz, hala klima calistirmam lazim hafif serin olsun diye.
 Sabah sabah iki kisi evden gidecekken bu kadar karmasa olur mu? Mutlaka biri corabini bulamazsa oburku tokasini kaybeder, sac fircasi bu otele de bizle birlikte gelen Kara Delikte kapi anahtari, mobil telefon ve cay kasigi ile yerini alir.  Yarim saat icinde odadan cikilmasi gerekiyor. Kahvalti asagida otelin restaurantinda. Acik bufe kahvalti daha uzun zaman istiyor acikcasi. Soyle uzun uzun caylar, krepler, cok ustaca yapilmis cilbirlar arasinda gazete okunarak gecirilecek zaman lazim. Bir kosturmaca ile kizarmis ekmek, kucuk krep yenilip dis fircalamaya yukari cikiliyor sonra soforle okula gidiliyor. Ben geride kalip kahvaltinin keyfini cikariyorum. Taze cay, meyve, peynir. Yerimden kimildamam gerekmiyor bir sure.
 Kitty ogle yemegini okulda yiyor.  Her gun geldiginde ne yedigini soruyorum, bana tarif ediyor. 'Soyle durum gibi birseyin icine soyle birsey koyduk'. Adini bilmiyor daha yediklerinin. Arkadaslari okul yemegi yerine evden getiriyorlarmis. Yemek cantalari tasimiyorlar. Evde yapilan yemekler sefer taslari gibi kutulara konup, ogle yemegi zamani okula getiriliyor. Burda adet boyle. Bisikletli bir adam 10 -15 tane yemek cantasini salkim salkim getiriyor, her sinifin ayri  kutularina konuyor sonra  okul kafeteryasina cikartiliyor (mus).
 Okul 3.20 de bitiyor. Ben 3.10 da ordayim. Cok suslu hanimlar, ( saclar bes dakka once yaptirilmis, ruj yenilenmis, buram buram parfum) ayagini suruyerek yalpalayarak yuruyen sariili  hizmetciler, soforler sira sira cocuk bekliyorlar. Her kez kendi sinifini biliyor, anneler birbirlerine gulumsiyerek, sen sakrak konusuyorlar,  pirlanta kupeler,piril piril yuzukler, yeni ayakkabilar hemen farkediliyor.  Cocuklar akin akin geliyorlar, sari ekose etek, beyaz gomlek, yesil sirt cantasi. Sari kafali kizimi ariyorum, onu bulmak cok kolay burda.  Benim kizim nerdeyse iki yasindan beri yollarda. Bir Singapur, bir Huddersfield, bir Petersfield, ara sira Turkiye, hic sesini cikarmadan bizle birlikte dolasiyor. 13 yasindaki suslu bir kiz icin zor olmali arkadaslarini, okulunu, rahat hayatini birakip anne babasinin pesinden yollari uyuyan kopek dolu bu sehre gelmek, donem arasinda okula baslamak. Yeni arkadaslarinin adlari degisik. Emily, Lily degil. Akilda tutmak zor.  Memnun hayatindan, otele onerken  derslerini anlatiyor, kukla yapacaklarmis , Karagoz gibi golge kuklasi yapmayi secmis. Dans dersinde Turk gobek havasini sunacakmis,  matematik de iyimis, bir siir ogrenecekmis bu yakinlarda. Bicir bicir yari Turkce yari Ingilizce konusuyor, Turkce hala bizim gizli dilimiz, kimsenin anlamasini istemedigimiz zaman onu seciyoruz, kikirdasmak daha kolay.
 Ikimiz oteldeyiz, Nick aksam gelecek. Ne garip; nerde oldugumuz hic onemli degil nerdeyse. Okul konustuk, eve geldik, okul sonrasi bir seyler atistirmak, odev yapmak ile vakit gececek.  Ocak ayinda, Mumbai'de, 26 derece sicaklikta sebzeli turlu ve kucuk taze patates yiyecegiz aksam yemeginde . Bir iki televizyon programindan sonra uyku zamani gelecek. Bir gunde boyle gecmis olacak. Konstantin Kavafi'nin 'O sehir' siiri aklimda hep... Bugun iyi bir gundu. Yarina Allah Kerim.



sozunu ettigim Konstantin Kavafi siirini buldum, ama Cevat capan'in cevirisi ile degil. Bu da guzel

Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır nereye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."

Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamayacaksın.
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede yaşlanacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma-

Bir gemi yok, bir yol yok sana
Değil mi ki, hayatına kıydın burada
bu küçücük köşede, ona kıydın demektir bütün dünyada.

Çeviren: Barış Pirhasan, Erdal Alova


No comments:

Post a Comment